Otizm spektrum bozukluğu (OSB), bireylerin sosyal etkileşim, iletişim, ilgi ve davranış alanlarında zorluklar yaşamasına yol açan gelişimsel bir bozukluktur. Ebeveynler ve araştırmacılar, otizmli bireylerin çoğunun erkek olduğunu gözlemlemişlerdir. Gerçekten de, otizm erkek çocuklarında kız çocuklarına kıyasla 4-5 kat daha yaygın olarak görülmektedir. Bu durum, bilim insanlarının merakını uyandırmış ve erkeklerin otizm spektrum bozukluğuna karşı neden daha duyarlı olduğu konusunda çeşitli hipotezlerin ortaya atılmasına sebep olmuştur. Bu yazıda, bu durumun olası sebeplerini ele alacağız ve otizmin erkek çocuklarında daha yaygın olmasının altında yatan faktörleri detaylandıracağız.
Otizm üzerinde en çok durulan konulardan biri genetik etkidir. Araştırmalar, otizmin kalıtsal bir bileşeni olduğunu ve aile öyküsü olan bireylerde, özellikle erkeklerde, otizm riskinin arttığını göstermektedir. Genetik faktörlerin yanı sıra, bazı erkek çocuklarının testosteron hormonuna daha duyarlı olduğu ileri sürülmektedir. Testosteron düzeylerinin, beyin gelişimi ve sosyal davranışlar üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir. Bu durum, özellikle erkek çocuklarının otizm spektrum bozukluğu geliştirme riskini artırabilir. Dolayısıyla, genetik yatkınlık ve hormonların etkisi, erkek çocuklarında otizmin daha yaygın olmasının önemli bir sebebi olarak öne çıkmaktadır.
Erkek çocuklarının otizm spektrum bozukluğuna yakalanma olasılığını etkileyen bir diğer önemli faktör ise çevresel etkenlerdir. Anne karnındaki gelişim süreci, genetik faktörlerin yanı sıra, çevresel faktörlerin birleşimi ile de şekillenmektedir. Bazı çalışmalar, hamilelik sırasında yaşanan engebeli durumların, enfeksiyonların ve stresin erkek fetüslerinin otizm spektrum bozukluğu riski üzerinde belirgin bir etkisi olduğunu göstermektedir. Ayrıca, doğum sonrası zaman diliminde maruz kalınan toksinler ve beslenme düzeni gibi çevresel faktörler de göz önünde bulundurulmalıdır. Erkeklerin biyolojik yapısının, dış etkenlere daha duyarlı olabileceği, dolayısıyla bu durumun erken gelişim döneminde otizm spektrum bozukluğu riskini artırabileceği düşünülmektedir.
Özetle, otizm erkek çocuklarında yaygın olarak görülen bir durumu temsil etmekte olup, bunun altında yatan birçok sebep bulunmaktadır. Genetik faktörlerin yanı sıra, çevresel etkiler ve biyolojik yapının bu duruma katkı sağladığı düşünülmektedir. Ebeveynlerin ve eğitimcilerin, bu duruma dair daha fazla bilgi sahibi olması, erken tanı ve müdahale şansını artıracaktır. Otizm ile ilgili farkındalık yaratmak ve çocukların ihtiyaçlarına uygun destek sunmak, herkes için bir önceliktir. Bu şekilde, otizmli bireylerin hayat kalitesinin artması ve toplumsal uyum sağlaması mümkün olacaktır.